MONA LİSA
Sanatkârına Göre Değer Alan Sanat Eseri İnsan
Bir çınar ağacının altına oturmuş kitap okuyordu. Selam verip sessizce iliştim yanına. Selamımı aldıktan sonra kitabı kapattı. Sakin bir sesle:
“Haberin olsun, ben bir karar verdim.” dedi.
“Nasıl bir karar?”
“Mona Lisa tablosunu satın almak istiyorum.”
Şaşırdım. Fakir bir insandı, biliyordum. Acaba gizli kapaklı bir serveti mi vardı? Buna da ihtimal vermedim. Çünkü en küçük bir emare bile görmemiştim.
Ciddi mi diye dikkatle yüzüne baktım. Evet, ciddi görünüyordu.
“Fakat nasıl olur! Satsalar bile para yetmez ki onu almaya.” dedim.
“Niçin?”
“Bilirsiniz, dünyanın en gözde, en pahalı tablosudur o.”
“Niye bu kadar değerli peki?”
“Da Vinci isimli ünlü bir ressamın eseri de ondan.”
“Yani kıymetini sanatkârından alıyor öyle mi?”
“Evet, elbette.”
“Peki, onun eseri olmadığı anlaşılırsa ne olur o zaman?”
“Bilmem. Kimse kıymet vermez herhalde.”
Uzunca bir süre denizi seyrettikten sonra:
“İnsanın kıymeti de böyledir işte.” dedi.
“Nasıl yani?”
“İnsan da sanatkârına dayanmakla değer kazanır. İman bir intisaptır. İnsanı yaratıcısına nispet eder.”
“İntisap mı? Ne demek o?”
“İntisap, kendini bir şeye nispet etmek, dayandırmak. Mesela, ben padişahın askeriyim, diyen bir adam kendini padişaha nispet etmiş olur. Onun bu tavrı bir intisaptır.”
“Sanırım anladım. Bir bağlantı kurulmuş oluyor böylece.”
“Evet. İnsan da iman etmekle kendini yaratıcısına nispet etmiş olur. Bu intisap, bu irtibat sayesinde değer kazanır. Bazı insanlar, inanmamakla, inkâr etmekle, kâfir olmakla bu irtibatı kopartır, kıymetten düşerler. İman nurundan yoksun olmaları sebebiyle, üzerlerindeki ilahi isimlerin nakışları okunmaz olur. Manen karanlıkta kalırlar. Kıymetleri ancak maddeleri kadar olur. Maddi varlıklar ise silinip gitmeye mahkûmdur. ‘Sözler’ bunu söylüyor.”
“Kime göre böyle?”
“Manen, manevi bakımdan. Gerçek anlamda. Allah nazarında. Zira insanın kıymetini takdir edecek olan, O’dur. İnsan bu âlemde sınanıyor. İman ve kullukla cennete layık bir kıymet almak ya da cehenneme ehil olacak bir duruma gelmek kendisine bağlı. Seçimlerine ve yapıp ettiklerine bakılarak kıymet biçilecek.”
“İlginç bir yaklaşım.” dedim.
“Evet.” dedi, “Gerçekler hem ilginçtir, hem de güzel!”
AYNA
İnsan; Sanatkârını Gösteren Sanat Eseri
Bir resim sergisine gitmiştim. Dönüşte ona uğradım. Küçük evinin önünde oturmuş çay içiyordu. Her zamanki gibi, yine gülümseyen bir yüzle karşıladı beni, yer gösterdi.
Oturdum.
“Nereden bu geliş?” dedi.
“Bir resim sergisi vardı. Gezdim, gördüm, geldim.” dedim. Sonra da sergideki resimleri ve heykelleri anlattım.
Hiç ses çıkarmadan dinledi.
Ben susunca sordu:
“Aynada kendine baktın mı hiç?”
“Elbette. Her gün bakıyorum.” dedim.
“O bakışı kastetmiyorum. Bir sanat eseri olarak baktın mı? Düşünsene, fani bir sanatkârın eseri olan bir tabloyu görmek için ne zahmetlere katlanıyorsun da gerçek bir mucize olan kendi suretine dikkatle bakmıyorsun.”
“Siz baktınız mı peki?”
“Ne gezer! Ömrümün yarısı tam bir gafletle geçti. Sürekli uykuda gibiydim. Çevremde olup biten olayların gerçek anlamını göremiyordum çünkü.”
“Ya sonra?”
“Bir kış gecesi birden uyandım.”
“Nasıl oldu bu, anlatır mısınız?” dedim.
“Dedim ya, bir kış gecesiydi. Dışarıda fırtına vardı, ondan olacak, camlar sarsılıyordu. Kalkıp lavaboya gittim. Yüzümü yıkadım. Aynaya bakarken kendimi gördüm. Kendimi! Anlatabiliyor muyum?”
“Anlayamadım. Ne var ki bunda?”
“Bu başka bir görüştü. Daha önce de kendimi görüyordum ama farkına varamıyordum. Bir mucize vardı karşımda. Ustasını gösteren bir eser. Canlı bir tablonun aksi, yansısı, sureti. Aynadaki gözlerim de bana bakıyordu. Bir ressam yüzüme göz, burun, ağız çizmişti. Başıma saçlar takmış, işiteyim diye kulaklar açmıştı. Canlıydı bunlar. Eşsizdi. Antik bir mabedin kapısında yazılı bulunan bir sözü hatırladım: ‘Kendini tanı!’ İşte o gün karar verdim kendimi incelemeye. Kendimden yola çıkarak sanatkârımı aramaya.”
Videolar:
*(Bizi Seven Var 134 Video “Ocean Kıngdom 12k Vıdeo Ultra Hd 35 Dk” 10.Sınıf 29.Ders)