EL EHAD
VÂHİD (Vahidiyet) Allah’ın yarattığı her şey birdir veya o birden türetilmiştir.
Mesela güneş bir tanedir, ama ışığı bütün yeryüzünü kuşatır, aydınlatır. Güneşin ışınlarını gören herkes bunun güneşe ait bir özellik olduğunu bilir. Kısaca Yüce Allah kâinatı EHAD sırrı ile yaratmış, o yarattığı kâinattaki gece, gündüz, yaz, kış vb. yönetimini de Vâhid ismi celilindeki sırla yürütmektedir.
İhlâs suresi, İslâm’ın esası olan Tevhid (Allah’ın birliği) ilkesini özlü bir şekilde ifade ettiği ve Allahü Teâlâ’yı tanıttığı için Hz. Peygamber tarafından Kur’an’ın üçte birine denk olduğu buyrulmuştur.
Yine Hz. Peygamber sevdiği için bu sureyi her namazda okuyan bir sahabeye “O sureyi sevmen seni Cennet’e götürür.” müjdesini vermiştir. (Tirmizi)
Aynı zamanda İhlâs suresi Kelime-i Tevhid “Lâ ilâhe illallâh’ın” kısaca açıklamasıdır. Çünkü bir Müslüman’a “Allah’ın birliğine delilin nedir?” diye sorulduğunda Müslüman Kur’an’ın şu ayeti ile cevap verir: “Kul hu vallâhu Ahad”
Ebu Hureyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Resulullah’ın (s.a.v) şöyle buyurduğu ifade edilir:
“Kim günde yüz defa Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur, O tekdir, eşi yoktur, mülk O’nundur, hamd O’na mahsustur, O her şeye Kadir’dir” diye dua ederse, bu on köleyi azat eden insanın sevabına denk olur. Aynı zamanda ona yüz sevap yazılır ve yüz günahı da silinir. (Buhari-Müslim)
Gazali Cevâhir El-Kur’an adlı eserinde diyor ki:
“Kur’an’ın asıl görevi Allah’ı bildirmek, ahireti bildirmek, Sırat-ı Müstakîm’i bildirmektir.” İşte İhlas suresi bu üçten birini yani Allah’ı ve O’nun tek oluşunu, O’nun ortağının olmadığını, benzerinin bulunmadığını açıkladığı için İhlas suresini okumak Kur’an’ın üçte birini okumuş gibi olmak anlamına geldiği ifade edilmiştir.
HAKTIR ÇIKMAZ FİKİRDEN
Haktır çıkmaz fikirden
Beş vakitte zikirden
Nefis aciz, şükürden
Lâ İlâhe İllallâh
Muhammed Resulullah
İhlâs, her işin başı,
Nefsi amelle taşı,
Akıt dur, gözden yaşı,
Lâ İlâhe İllallâh
Muhammed Resulullah
Bir gör ki halin nice,
Hakka sarıl iyice,
Hem dahi gündüz gece
Lâ İlâhe İllallâh
Muhammed Resulullah
Ecel gelir vakta ki,
Kul ölür, Allah baki
Bülbüller gibi şakı
Lâ İlâhe İllallâh
Muhammed Resulullah
Kapıl tükenmez vecde,
Daim et hakka secde
Olsun dilinde müjde
Lâ İlâhe İllallâh
Muhammed Resulullah
Fayda gelmez ahına
Dua et Allah’ına
Var Muhammed şahına
Lâ İlâhe İllallâh
Muhammed Resulullah
Feyzi HALICI
BİR HİKÂYE
Kölelikten Efendiliğe Yükselen Hz. Bilal-i Habeşî (R.A)
Hz. Bilal, ilk Müslümanlardandır. Babası ve annesi Habeşistan’dan esir olarak getirilmiştir.
Bilal-i Habeşî Mekke’de Ümeyye bin Halef’in kölesi idi. Uzun boylu, simsiyah tenli, zayıf kuru yüzlü bir kimse idi…
Bilal-i Habeşi, Müslümanlığını gizlemeyip açıklayan ilk müminlerdendi. Köle ve fakir olduğu için Allah (c.c) yolunda en ağır işkencelere uğradı.
Bilal’ın iman ettiğini öğrenen azılı müşriklerden olan Ümeyye bin Halef ona işkence yapmaya başladı. Hz. Bilal’ın ellerini, ayaklarını sıkıca bağlattırır, çölün öğle sıcağında, kızgın güneşin altında çıplak olarak sırt üstü yatırır, sonra güneşte iyice kızmış büyük bir kaya parçasını onun göğsünün üzerine koydururdu. Sonra: “Vallahi ya Muhammed’i inkâr eder, Lât ve Uzzâ’ya taparsın ya ölünceye kadar böyle kalırsın!” derdi.
Hz. Bilal ise bu sıkıntı içinde “Ehad! Ehad!” (Allah bir! Allah bir!) derdi.
Bilal-i Habeşî:
“Vallahi onları kızdıracağım bundan daha ağır bir kelime bilseydim, muhakkak onu söylerdim.” diyor.
Bilal Habeşi’yi bir gün bir gece susuz bıraktıktan sonra, demir gömlek giydirip şiddetli sıcak altında tutar, vücudunun yağını eritirlerdi. Bu işkence her gün tekrarlanıyordu. Putlarını iyi olarak anarsa onu serbest bırakacaklardı. Fakat Hz. Bilal, onların dediklerini kabul etmedi. Sürekli: “Ehad! (bir)… Ehad! (bir).” diyordu.
İşkence edenler: “Lât ve Uzza’yı söyle…” diyorlardı. Hz. Bilal ise:
“Benim dilim onu iyi söyleyemiyor!” diye cevap veriyordu. Allah (c.c) yolunda canını feda etmek, küfür sözünü söylemekten daha kolay geliyordu.
Akşam olduğunda onu ayağa kaldırırlar, boynuna bir ip takarlardı. Sonra çocuklara başka inananlara ibret olması için Mekke’de dolaştırmalarını emrederlerdi.
Ve Bilal dilinden “Ehad! Ehâd!”i düşürmezdi.
Gece olunca onunla şöyle pazarlık ederler:
“Yarın, tanrılarımız hakkında iyi sözler söyle, Rabbim, Lât ve Uzza’dır, de. O zaman seni kendi haline bırakırız. Sana işkence etmekten usandık artık. Sanki bize işkence ediliyor!”
Umeyye bin Halef onun yüzüne bir yumruk patlatır:
“Seni bana hangi uğursuzluk getirdi, ey pis köle! Lât ve Uzza’ya yemin olsun ki seni köle ve efendilere ibret olacak hale getireceğim…” derdi.
Kendisine, ona acıyor rolünü oynama görevi verilen kimse konuşmaya başladı:
“Umeyye! Sen çekil! Lât bugünden sonra işkence etmeyecek, Bilal artık bizden. Annesi bizim cariyemizdir. Müslüman olmakla o bizi Kureyş’in dedikodusu ve maskarası yapmaya razı olmayacak…”
Fakat Hz. Bilal onların yalancı ve sahte yüzlerine bakar, inancının verdiği güvenle: “Ehad!.. Ehâd!” dedi.
Yine sabah olur şiddetli öğle sıcağı yaklaşır, Bilal yine kızgın çöle götürülür. O her zamanki gibi sabırlı, dirençli ve azimlidir.
Bir gün yine Bilal-i Habeşi’ye işkence yaparlarken Hz. Ebu Bekir oradan geçiyordu.
“Sen, şu zavallıya işkence yapmaktan usanmadın mı? Daha ne zamana kadar bu işkenceye devam edeceksin!” dedi.
Umeyye bin Halef:
“İstiyorsan onu satın al da gördüğün durumdan kurtar!” dedi.
Ebu Bekir:
“Benim yanımda Bilal’dan daha güçlü siyah bir köle var. Hem o, senin dinindendir. Onu, Bilal’in yerine sana vereyim.” dedi.
Umeyye bin Halef “Kabul ettim!” deyince, Hz. Ebu Bekir Bilali Habeşi’yi ondan aldı ve âzâd etti.
Bütün işkencelere rağmen imanındaki samimiyet ve gayreti, Hz. Bilal’i İslâm büyükleri arasında yüksek bir yere getirdi. Onun çektiği işkenceler dilden dile, nesilden nesile ibretle anlatıla gelmektedir.
Bu köle Bilal-i Habeşî’nin derisinin siyahlığı, soy ve sopunun düşüklüğü, İslâm’ın adaleti ve yüceliği sayesinde, yükseldiği makamı kazanmasına engel olmamıştır.
O, hiçbir zaman Rasulullah’ın yanından ayrılmamış, O’nun şerefli müezzini olmuştur.
DUA
Allah’ım!
Kâinattaki her şey bize seni anlatmakta ve seni hatırlatmaktadır. Sen bu güzel isimlerinle aşikâr olmazsan bizim ruhumuz karanlıkta kalır, El-Vâhid ve El-Ehad isimlerine şahit yaz bizleri.
Allah’ım!
Sen teksin. Senin benzerin yoktur. Sana yürekten inandık ve iman ettik. Sen ki Ehad’sın, başkalarına muhtaç eyleme bizleri, sen ki Samed’sin, yalnız sana inanır, senden isteriz.
Sen ki ne doğurdun, ne de doğruldun. Bizler ki doğrularak şu fani dünyaya geldik. Gözümüzü ve gönlümüzü dünya hırsıyla bürüyerek, senin cemalini görmemize mani olan nefis perdesini aramızdan kaldır. Cemalini göster bizlere Yâ Rabbî!
Yâ Rabbî!
İçinde yaşadığımız şu yalancı, şu oyalayıcı dünyada Vâhidiyet ve Ehâdiyet sırrınla bizleri müşerref et, o sırrını bizlere göster, nefsimizin tuzağından uzak tut, aşk ve sevgi tohumunu saç yüreğimize Yâ Rabbî!
Yâ Rabbî!
Sevdiğini bize de sevdir, sevmediğini bize yerdir, dünyada dünya, ahirette ahiret selametini ver Yâ Rabbî!
Ey Yüceler Yücesi Allah’ım!
Fayda vermeyen ilimden, korkmayan kalpten, doymayan nefisten, kabul olmayan duadan, haramdan, sana, sana sığınırız, dileklerimizi, tövbelerimizi ve dualarımızı kabul buyur Yâ Rabbî!
Videolar:
*(Bizi Seven Var 115. Video “Bilal-i Habeşi-Peygamber Müezzini-Peygamberimizin Arkadaşları-Alim Çocuk 10 Dk” 6.Sınıf 12.Ders)
*(Bizi Seven Var 115. Video “Bilal-i Habeşi’nin (ra) Duygulandıran Sırrı-Mehmet Yıldız 1 Dk” 6.Sınıf 12.Ders)