BAK ŞU RESME!
(Asar, Ef’al, Esma, Sıfat Ve Şuunat’ın Açıklaması)
Tatlı bir yaz gecesiydi.. Yürüyordum cadde boyunca, yalnız ve sessiz…
Tok bir ses yükseldi arkamdan:
-Abi, abi!
Döndüm.. Bir arkadaşımdı seslenen.. Bekledim, yanıma geldi.. Yürüdük ve sohbet ettik cadde boyunca..
-Şu ileride bir pastane var. Dondurması çok meşhur! Size bir dondurma ikram etmek istiyorum. Kabul buyurursanız çok memnun olacağım, dedi.
-Olur! dedim.
Girdik o meşhur pastaneye, oturduk bir köşeye.. Birkaç dakika sonra dondurma geldi. Dondurmayı kaşıklarken sordum:
-Bu akşam neredeydin? Ne yaptın bu akşam? dedim.
-Sohbete gitmiştik. Sohbetten geliyorum, dedi.
-Maşaallah! Tebrik ederim! Gecelerini marifet ve hakikatlerle süslemek ne kadar güzel..! Peki, ne okudunuz? Ne dinlediniz? Bize bir kokusu yok mu? dedim.
-“Asar, ef’al, esma, sıfat ve şuunat” ile ilgili bir ders okundu. Bu ders çok dikkatimi çekti!
-O bahisler çok derin ve ince.. Nasıl, derste okunan o hakikatlere tam muhatap olabildin mi? dedim.
-Eser ile esma ilişkisini anladım. Ama diğerlerini tam anladım dersem herhalde yalan olur, dedi.
-Anlamadığın noktaları sorman lazım gelmez miydi?
-Doğru ama bir türlü cesaret edemedim.
-Cesaretini kullanmış olsaydın, bu hakikatler âlemine açılabilirdin!
-Doğru! Dedi.
Ben de:
-Bundan sonra lütfen cesaretini yerinde kullan! dedim.
Gülüştük…
Oturduğumuz köşenin tam karşısındaki duvarda çok güzel bir tablo vardı. Gözüm bir an o tabloya ilişti. Tablo çok mükemmeldi.. Ona baktım, uzun uzun..
Arkadaşım:
-Soramadığım soruyu şimdi, fırsat elime geçmişken size sorabilir miyim? dedi.
-Tamam, olur! dedim..
Arkadaşım:
-“Asar, ef’al, esma, sıfat ve şuunat” ilişkisini biraz açar mısın? dedi.
Arkadaşım sorusunu sorarken benim gözlerim hala karşımdaki tabloya takılıydı.. Zevk ile temaşa ettiğim tablo, onun sorusuna cevap verebilecek bir mesaj taşıyordu. İçimden:
-Bu tablodaki mesajı aktarabilirsem, mesele gün gibi açığa çıkabilir, dedim.
Sonra arkadaşıma:
-Bak..! Şu karşıdaki tabloyu görüyor musun? dedim.
-Evet..
-Bu tabloya bakarak bazı tespitler yapabiliriz. Bazı hakikatleri bu tablo vasıtasıyla daha güzel görebiliriz, dedim.
Şaşırmıştı arkadaşım.. “Bu tablonun benim sorduğum mesele ile ne alakası var!” der gibi yüzüme baktı anlamlı anlamlı..
-İlk önce şu tabloya dikkatle bak..! Nasıl, güzel mi? Hoşuna gitti mi? dedim.
-Hakikaten çok güzel, çok çekici!
-Şu tabloya “bir sanat şaheseri” diyebilir miyiz?
-Evet, herhalde..
-Bu tabloyu bir ressam çizmiş.. Bundan şüphen var mı?
-Hayır..!
-Güzel..! Bu birinci tespitimiz, birinci adımımız…
-Ne demek?
-Yani, “sanatlı bir eser sanatkârını gösterir.” demek. Bu hakikati zihninde tespit et, kodla!
-Niçin?
-Çünkü “sanatlı eser, kendi kendine olamaz.”
-Doğru!
-Şimdi şu tablonun nasıl çizildiğini düşünelim.. Ressam önce eline kalemi aldı. Kaba olarak şu manzaranın ana hatlarını belirledi. Sonra da elindeki fırça ile tabloyu renklendirdi ve gerekli rötuşleri yaparak resmi tamamladı. Doğru mu?
-Doğru!
-İşte bu da “ef’al”.. Yani, ressamın çizmek, renklendirmek, rötuş yapmak gibi fiillerinin sonucunda bu tablo” ortaya çıkmış oldu. Buna da katılıyor musun? dedim.
Arkadaşım tereddütsüz:
-Elbette! dedi.
-Bu noktayı da zihninde kodla! Bu da ikincisi..
-Yani?
-“Eserin arkasında ef’al vardır..”
-Doğru!
-Şimdi düşün! Bu tabloyu, okuma yazma bilmeyen, resim ve kitabetten hiç anlamayan bir insana çizdirebilir misiniz?
-Hayır!
-Sokaktan geçen herhangi bir vatandaşın eline fırça ver! “Şu tablonun aynısını veya bir benzerini yap!” de! O vatandaş böyle bir tablo yapabilir mi?
-Hayır, yapamaz!
-Peki ama niçin yapamaz?
-Çünkü o adam ressam değil!
-Güzel.. Çok önemli bir noktayı yakaladın!
-Nasıl yani?
-Çünkü böyle güzel bir tabloyu çizmek için ressam olmak lazım. Güzel Sanatlar Akademisi’ni bitiren ve ressam unvanını alan kişiler; ya da yıllarını resim sanatına vermiş insanlar ancak böyle güzel tabloyu çizebilir, değil mi?
-Evet doğru
-Bu noktada da bir tespit yapmış olduk..
-Yani?
-Demek, “ef’al’in de arkasında isim ve unvan var.” Yani bu tablonun ef’alinin arkasında bir ressamın varlığı akla görünmektedir.. Bunu da zihnine kodla!
-Tamam!
-Şimdi bir adım daha ileriye gidelim. Bu resmi herkes yapamaz. Çünkü herkeste resim yapma kabiliyet ve mahareti yoktur. Ortaokulda, lisede herkes resim dersi alır. Ama herkes ressam olabilir mi?
-Olamaz!
-Doğru.. Çünkü resim yapmak özel bir kabiliyet ister. . Her insan ağzı ile bir şeyler mırıldanır. Ama herkes ses sanatkârı olabilir mi?
-Hayır! dedi arkadaşım..
-Kedi, tavşan, kurt, ayı, çakala resim çizdirebilir misiniz?
-Onlar çizemezler!
-Neden çizemezler?
-Çünkü onlar hayvan!
-Yani “onlarda resim yapma sıfat ve mahareti yok”, demek istiyorsun, değil mi?
-Evet, aynen öyle!
-O zaman bunu da kodla: “İsim ve unvanın arkasında sıfat var.”
-Biraz daha bu noktayı açıklar mısın?
-Şimdi şöyle düşün: İlkokula gidiyorsun.. Evinizde çok sevdiğin bir kedi yavrusu var. Al bu yavruyu ilkokula götür. Beraber sınıfa girin! Beş yıl boyunca seninle beraber ders dinlesin! Bu yavrucuk beş yıl sonra okuma yazma öğrenebilir mi? Seninle konuşabilir mi?
-Hayır!
-Neden?
-Çünkü onda böyle bir kabiliyet yok!
-Güzel.. Mesele anlaşıldı.. Demek ki, okuma-yazma maharet ve sıfatı olmayan, okur-yazar unvanına ulaşamaz! Konuşma kabiliyet ve sıfatı olmayan, hatip olamaz! O halde belli bir unvan sahibi olabilmek için o işi yapabilecek sıfat ve kabiliyete ihtiyaç vardır.. İlkokula giden kedi yavrusu “mırr” der.. Ama fakülteyi bitirinceye kadar onu yanında taşı; bir diğer kelime öğretebilir misin? Mesela “Cırr” dedirtebilir misin? Onu hatip yapabilir inisin? dedim.
Güldü arkadaşım..
-Tamam tamam! Bu mana da zihnime tam oturdu. Çok güzel! dedi.
-Şimdi sıra “şuunat’a geldi.. Sıfatın da arkasında “şuunat” var. Bunu da kodla! dedim.
Arkadaşım:
-Kodlayayım ama şuunat kapalı kaldı! dedi merakla..
-Şimdi varsayalım ki; senin bir amcan var. Dünya çapında çok meşhur bir cerrah, çok dirayetli bir kalp mütehassısı. Yaz tatilinde, atladı geldi sizin köye.. Köyün güzel bir yaylası var. Yaylada dinlenecek.. Sana:
-Yeğenim, bir hafta hiçbir kimse ile görüşmeyeceğim! Kafamı dinleyeceğim! Hasta da kabul etmeyeceğim! Haydi beraber yaylaya çıkalım! dedi.
Aldın amcanı, çıktınız yaylaya..
Yaylada güzel günler geçiriyorsunuz. Dört beş gün sonra bir telefon geldi. Kardeşin arıyordu seni:
-Abi! Babam kalp krizi geçirdi! Hastanede, çabuk yetişin!
Amcan da duydu bu haberi.. Yıldırım gibi hastaneye koştunuz. Durum kritik, ameliyata alınması lazım babanın.. Ameliyat da riskli.. Amcan baktı, doktoru pek dirayetli görmedi. Hemen gömleği giydi, ameliyatı bizzat kendisi yaptı. Ameliyatta başarılı oldu. Elhamdülillah, Cenab-ı Hak da babana şifa bahşetti..
Şimdi amcanın durumunu analiz edelim.
-Amcan tatilini kesti, hastaneye koştu.. Niçin? Para kazanmak için mi?
-Hayır!
-Ya niçin?
-Herhalde birkaç sebebi var.
-Doğru.. İstersen sebepleri ben sana tek tek sayayım! Daha iyi olur!
Birincisi, şefkat hissi.. Kalp krizi geçiren öz kardeşiydi.. Kalbindeki şefkat ve merhamet hissi onu harekete geçirdi!
-Doğru..
-İkincisi, amcanda bir hamiyet hissi vardı. Bir can kurtarmak, bir hayatı kurtarmaya vesile olmak için hamiyet duygusu harekete geçti!
-Evet, başka?
-Üçüncüsü, dünya çapında bir mahareti vardı amcanın. Bu maharetini sergilemeyi arzu etti..
-Başka?
-Dördüncüsü, gizli hünerlerini göstermek istedi..
-Başka?
-Beşincisi, doktorluk cemalini izhar etmek, kemalatını bizzat kendisi görmek ve göstermek istedi..
İşte bunların hepsi birer şuunat! Bunu da kodla! Demek ki şuunat’ta böyle sırlar var..
-Çok güzel!
-Bir de şuunat ile ilgili olarak şu noktayı da unutmamak gerekir.
-Hangi nokta?
-Amcanı, herhangi bir güç ve kudret zorlamadı.. Amcan, maharetini sergilemeye mecbur ve mahkum da değildi..
-Peki ama bu işe niçin teşebbüs etti?
-Belki “hayır” irade etti..
İhsan ve keremini gösterdi..
Muzaharet ve yardımını sergiledi..
Şefkat kucağını açtı..
Şimdi sıraladığımız bu manaları bir araya getir ve şu karşıdaki tabloya bu gözle bak!
-Dikkatle bakıyorum..
-Tamam.. Bir saat önceki bakışın ile şimdiki bakışın arasında bir fark ortaya çıktı mı?
-Çıktı! Hem de çok..
-Güzel.. Şimdi dikkatini biraz daha artırmaya çalış!
-Nasıl yani?
-Sanki ilk defa temaşa ediyormuşsun gibi bak! İdrakindeki analiz ve değerlendirme kabiliyetini; kalbindeki takdir ve tahsin hisleri ile birlikte yoğur öyle bak!
Arkadaşım gözlerini dikti, dikkatle baktı tabloya bir kaç dakika.. Sonra:
-Şimdi daha güzel görmeye, daha fazla zevk almaya başladım! dedi.
-Güzel.. Demek ki bizi perişan eden sathi bakışlar ve ülfet! Ruh asaleti taşıyanlar, sanat inceliğini bilenler, estetik ve zerafetten anlayanlar daha derinliğine bakarlar! Bu derinlikte perdeleri açmak vardır. Sanat güzelliğinin arkasında sanatkarın iç dünyasına, iç iklimine takdirkarane bir bakış bir yöneliş vardır..
-Yani?
-Tablonun arkasında kendini gösteren ressamın kemalatına bakar o insan.. Ressamın ruhundaki maharet güzelliğini temaşa eder adım adım.. O sanatkarın ilim ve maharetinin derinliğini seyretme zevkine ulaşır o insan.. Cemâli takdir, kemâli tahsin hissi cûş-u huruşa gelir! O an çok tatlı bir zevktir duyduğu.. Çok leziz bir mazhariyettir gördüğü, dedim ve sordum:
-Şimdi sen de bir şeyler hissedebildin, bir şeyler duyabildin mi?
Tok bir sesle:
-Evet! Dedi, arkadaşım.
-O zaman iş kolaylaştı, düğüm çözüldü!
-Nasıl yani?
-Ben görevimi tamamladım. Şimdi görev senin! Temsilden temessüle geç! Tabloyu kaldır: yerine şu muhteşem ve mükemmel olan “Kâinat Tablosu”nu koy! Bu bilgilerin ışığında Allah’ın asarına bak!
Asardan ef’ale, ef’alden esmaya, esmadan sıfatlara, sıfatlardan şuunata ve şuunattan Zat-ı Akdes’e medar sır ve esrarları keşfetmeye çalış! dedim.
Memnuniyet ve beşuşiyet içinde:
-İnşallah! Dua et. Rabbim ufkumu genişletsin, idrakimi açsın, kalbime inşirah versin! dedi.
Ben de:
-Cenab-ı Hak, bir kulunu severse, onun göğsünü açar. Kalbine inşirah, ruhuna inbisat verir. O zaman çapı büyür, ufku açılır, marifette derinleşir o insan..
Rabbim bizi de marifetle rızıklandırsın. İçimizi büyütsün, dedim.
İçini çekerek:
-Âmin! dedi arkadaşım.. (Konuşan Kâinat-Prof Dr. Şener Dilek-Feyza Yayınları)
Videolar:
*(Bizi Seven Var 66. Video “İman-Hidayet Değeri Video Hikâye-(Allah’ı Tanıma ve Mutluluk)-Bir Sürü Hastalığı Olan Adam Ne Yaptı Da İyileşti Hikâye 665 (Verimli Bir Yolculuk)-Kur’an’ım Cennetim 5 Dk” 10.Sınıf 14.Ders)
*(Bizi Seven Var 66. Video “Dırdır-İman Ve Marifetullah-Yolyordam 5 Dk” 10.Sınıf 14.Ders)