UÇAKTA SOHBET (Hikâye)
(Nereden Geldim? Neden Geldim? Ve Nereye Gidiyorum?)
Bir yaz günü ticari İşlerini takip etmek için gelmişti İzmir’e Adnan Bey..
Hava oldukça sıcaktı o gün.. Gün boyunca bir oraya bir buraya koşuşup durdu, yoruldu Adnan Bey.
Akşama doğru evini aradı. Oğlu ile görüştü:
-“Oğlum işlerimi bitirdim. İzmir’de kalmama ihtiyaç kalmadı. Bir mani olmazsa, inşaallah yer bulabilirsem gece uçağı ile İstanbul’a döneceğim.” dedi.
Şükür, uçakta yer vardı. Rezervasyon işlemlerini tamamladı. 23:30 uçağı ile artık İstanbul’a dönüyordu..
Uçaktaydı. Koltuğuna oturdu. Mendilini çıkarttı, yüzünü sildi.
İçinden:
-“Şöyle bir yarım saat kadar gözlerimi kapatayım; uyumaya çalışayım. Uyumasam bile biraz dinlenmiş olurum.” dedi.
Koltuğa yaslandı. Gözlerini kapadı. İki üç dakika sonra uyumuştu Adnan bey.. Bir müddet sonra uyandı, gözlerini açtı.. Saatine baktı..
On beş dakika kadar uyumuştu.. “Uykumu alamadım ama olsun.. On beş dakika da az değil, Allah bereket versin…” diye konuştu kendi kendine..
Bir ara sol tarafına döndü. Yan koltuktaki adam, Adnan Beyin uyanmasını bekliyormuşçasına gayet heyecanla:
-“Beyefendi, beyefendi!.” dedi. Adnan Bey ister istemez:
-“Buyurun!” diye cevap verdi.
-“Bir şey sorabilir miyim?”
Adnan Bey mahmur gözlerini ovuşturarak:
-“Rica ederim. Buyurun!” dedi.
-“Çok merak ediyorum beyefendi.. Çok..! Söyler misiniz bu uçak nereye gidiyor?”
-“İstanbul uçağı.. İstanbul’a gidiyor!” dedi Adnan Bey..
Demesine dedi, ama içinden de “Acaba yanlış mı bindi bu adam? Olur, böyle şeyler, aldırma Adnan! İnsan şaşırabilir, yanlış biner, ya da çok dalgın olur. Yahut kim bilir belki, ilk defa biniyordur uçağa.. Garip ve saf bir vatandaş da olabilir.” dedi kendi kendine..
Sonra yanındaki adamı gözlerinin ucu ile süzmeye başladı. Baktı, kılık kıyafeti yerinde.. Tam ilerici, aydın kılıklı bir tip(!).. Kulağında küpe, ağzında sakız.. Acayip yüzükler parmağında.. Oturuşu da ekabir.. Gururlu ve çalımlı..
Üç beş dakika sonra solundaki adam:
-“Af edersiniz beyefendi, bir soru daha sorabilir miyim?” dedi.
-“Buyurun!”
-“Bu uçak nereden kalktı ?”
-“Fesübhanallah!… Bu adam sapık mı, kaçık mı? Uçağın nereden kalktığını bilmiyor mu?” dedi kendi kendine.. Şaşırıp kalmıştı Adnan Bey.. Ama yine de tavrını bozmadan cevap verdi:
-“İzmir’den kalktık, İstanbul’a gidiyoruz.”
Birkaç dakika sonra:
-“Bir şey daha sorabilir miyim?” dedi sol yanındaki adam..
-“Buyurun!”
-“Şeyy!.. Benim bu uçakta işim ne?”
Şaşkınlığı iyice artmıştı.. Kimdi bu adam? Manyak mı, divane mi, şapşal mı, yoksa sapık mı?
Bu sefer sağ yanındaki adam işe karıştı..
-“Beyefendi çok hayret ettiniz değil mi?” dedi..
Döndü sağına.. Baktı. Tatlı simalı, olgun ve kamil bir insan.
-“Evet.. Çok hayret ettim.. Bu ne biçim bir sual? Kim bu adam?”
-“Beyefendi sen konuşana bakma, konuşturana bak.. Bence çok hikmetli bir sual.. İnsanı düşünceye sevk eden bir sual!”
Adnan Bey iyice şaşırmıştı.. “Aman ya Rabbi düştük delilerin arasına. Biri solumda, biri de şimdi sağımda..!” dedi içten içe..
Sağındaki adam.
“Soruları dinledim.. Ben bu soruları çok ibretli ve düşündürücü buldum.” dedi..
-“İbretli ve düşündürücümü?”
-“Evet.. Çok ibretli ve düşündürücü!” Adnan Beyin kafası atmıştı. Hiddet içinde:
“Sen ne konuşuyorsun, bu soruların hangisi ibretli?” dedi.
-“Her üçü de!”
-“Her üçü mü?”
-“Evet.. Her üç soruda ibretli, hikmetli ve düşündürücü!”
Adnan Bey iyiden iyiye sinirlenmişti. Dayanamadı, birden köpürdü:
-“Allahallaah..! Patlatma insanı.. Söyle Allah aşkına bu sorularda ne ibret var, ne hikmet var?”
-“Sakin ol beyefendi! Bir iki dakika sabret ve dinle lütfen!”
-“Tamam, tamam. Söyle de öğrenelim ne imiş bu İbret! Hele bir görelim.. Bir hikmet dersi de senden alalım!”
-“Şu bindiğimiz uçak gibi dünya da havada gitmiyor mu?”
-“Gidiyor!”
-“Dünya bizim uçağımızdan daha ehemmiyetli ve daha güvenli değil mi?”
-“Evet, daha güvenli!”
-“Bizim bindiğimiz uçaklar zaman zaman sağa sola yalpa yapıyor, düşüyor, çarpıyor, havada infilak ediyor.
Dünya uçağı, beşerin uçağından bin derece daha mucize ve mükemmel değil mi?”
-“Evet..!”
-“Şu dünya uçağının ihtişamını hiç düşündünüz mü? Ne kadar büyük, ne kadar haşmetli, mükemmel ve muhteşem.. Yedi milyar yolcusu var. Petrolsüz ve pilotsuz menziline gidiyor; dökmeden, dökülmeden, yıldızlara çarpmadan, dağılmadan..”
-“Evet, ama bu anlattıklarının bu sorular ile ne alakası var?” dedi Adnan Bey..
-“Çok alakası var beyefendi, çok alakası..!”
-“Hiçbir şey anlamadım. Kafam iyiden iyiye karıştı. Yani şimdi sen ne demek istiyorsun? Açık konuş!”
-“Biz, şu anda düşünen, araştıran ve çözüm üreten bir varlık olarak şu dünya uçağını sorgulamak ve bu üç soruyu kendimize sormak zorundayız.”
-“Nedir o sorular?”
-“Birincisi: Nereye gidiyor şu dünya uçağı?”
-“Eee..!”
-“İkincisi: Bizi kim bindirdi, şu dünya uçağına?’’
-“Eee..!”
-“Üçüncüsü: Ne işimiz var bizim şu dünya uçağında?”
Şaşırıp kaldı Adnan Bey.. Şimdiye kadar uçakla yüzlerce seyahat yapmış, bu üç sual aklının ucundan bile geçmemişti..
Hiç böyle düşünmemişti Adnan Bey.. Bir şey söylemedi, sustu.. Başını yastığa dayadı, gözlerini kapadı..
Üç beş dakika içten içe söylenenleri süzdü..
Sonra. “Hayır, hayır..! Gözlerimi kapamakla bu hakikatten kaçamam.. Gayet hikmetli konuştu bu adam..! Doğru..! Öyle ya..! Neye geldik şu dünyaya biz? Ne işimiz var şu dünya uçağında bizim?
Ben bugün İzmir’e boşu boşuna mı geldim? İzmir’e gelen bir adamın görevi, iş ve sorumluluğu var mı? Var..! Peki ama dünyaya gelen insanın bir görevi, bir sorumluluğu yok mu?
Evet, evet… Haklı adam… Düşünmek durumundayım, şu dünya uçağını ve insanın görev ve sorumluluğunu..
Bugün benim için çok ibretli bir gün.. Çok ibretli.. Solumdaki deli: sağımdaki de herhalde veli..!” dedi kendi kendine..
Uçak, havaalanına inmişti..
Yolcular uçağı terk ederken, koltuğuna çakılıp kalmıştı Adnan Bey. Hala düşünüyordu, içten içe, derin derin. (Niçin Yaratıldı Şu İnsan-Prf. Dr. Şener Dilek-Feyza Yayınları)
Videolar:
0.3.Sadece Dünya İçin mi Yaratıldık-(El Cevap) 3 Dk