Featured Video Play Icon

Bizi Seven Var 123. “Uyuyan ve Yorulan Allah Olamaz-Allah Uyumaz” 10.Sınıf 22.Ders

UYUYAN VE YORULAN ALLAH OLAMAZ

Koruması gereken bir şeyi koruma hususunda yorulma, gaflet usanma ve gevşeklik gösterme gibi yaratıkların başına gelenler, Allah için söz konusu olamaz. Allah için yorgunluk diye bir şey yoktur. Çünkü yorulan varlık, dinlenmeye ve uyku yoluyla isti­rahate ihtiyaç duyar. Ayrıca yaratıklar, rahat etmek, hüznünü atmak veya yalnızlıktan kurtulmak için uyurlar. Allah’ın ise rahat etmeye, hüznünü ve yalnızlığını atmaya ihtiyacı yoktur. Evet, uyumak, bir âcizlik belirtisidir. Allah ise âcizlikten yüce ve münezzehtir.

“O’nu uyuklama ve uyku tutmaz.” âyeti, eksik ve muhtaç insanoğulları gibi bazı zayıflık ve sınırlılıklara sahip bir Allah fikrini reddetmektedir. Yüce Allah’ın uyuklaması ve uyuması söz konusu değildir. Aksi takdirde gökler ve yer ve onlarda bulunanlar, birbirine çarpar ve yok olup giderdi.

ALLAH UYUMAZ

Cafer b. Ebî Mugîre, Saîd b. Cübeyr’den rivayet ediyor:

İsrailoğulları Musa (a.s)’ya; “Rabbin uyur mu?” dediler. Musa (a.s); “Allah’tan korkun” dedi. “Rabbin namaz kılıyor mu?” dediklerinde; “Allah’tan korkun” dedi. “Rabbin abdest alıyor mu?” diye sordular, yine; “Allah’tan korkun” dedi. Bunun üzerine Allah (c.c) vahyetti ve şöyle buyurdu: “Rabbinin uyuyup uyumadığını soruyorlar. İki eline iki cam al ve gece boyunca ayakta bekle.’ Musa (a.s) iki eline iki cam aldı ve geceleyin bekledi. Gece ilerleyince uyukladı ve dizlerinin üzerine çöktü. Sabah olunca yine uyukladı ve dizlerinin üzerine çöktü. Camlar elinden düştü ve kırıldı. Bunun üzerine Allah (c.c); “Eğer uyusam, yerler ve gökler o iki cam parçası gibi çöker, her şey helâk olur” buyurdu.

Abdullah b. Abbas, âyetin bu bölümünün izahında şunları söylemiştir:

Hz. Mûsâ meleklere: ‘Allah hiç uyur mu?’ diye sormuştur. Allah da meleklere, Hz. Mûsâ’yı uyurken peş-peşe üç kere uyandırmalarını ve uyumaya bırakmamalarını emretmiş, melekler de bunu yapmışlar ve Allah’ın emriyle Hz. Mûsâ’nın iki eline iki şişe bağlamışlar ve bunları ellerinde tutmasını ve kırmamasını söylemişler, Hz. Mûsa da şişeler elinde iken uyuklamaya başlamış, uyuklamış uyanmış, uyuklamış uyanmış ve sonunda biraz derince uyuklayınca şişeleri birbirine çarpmış ve ikisini de kırmıştır. Böylece Yüce Allah, Hz. Musa’ya, kendisinin uyumadığını, şayet uyuyacak olursa göklerle yerin birbirine çarparak parçalanmış olacaklarını göstermiştir.

Büyük müfessir Fahruddîn er-Râzî, Hz. Mûsâ ile ilgili bu misali kabul etmez ve şöyle der:

“Bil ki bu gibi şeylerin Hz. Musa’ya nispet edilmesi mümkün değildir. Çünkü Allah’ın uyuyabileceğini düşünen veyahut da bu hususta şüphesi olan kimse kâfir olur. O halde bu, nasıl Hz. Musa’ya nispet edilebilir? Hattâ rivâyet sahih olsa dahi, yapılması gereken, bu soruyu Hz. Mûsâ’ya değil, O’nun kavminin cahillerine nispet etmektir.”

er-Râzî’ye göre: “Allah’ı uyuklama halinin tutmaması, O’nu haydi haydi bir uykunun tutmayacağını gösterir. Böylece “Nevmün” kelimesinin âyette zikredilmesiyle bir tekrar meydana gelmiş olur.” denilirse, biz deriz ki: Âyetin takdiri, “O’nu uyku tutmak şöyle dursun, uyuklama dahi tutmaz.” şeklindedir.

***

Yüce Allah’ın, bütünü ve ayrıntıları ile bu varlık âlemini her zaman ve her durumda gözetip yönettiği gerçeği müthiş bir gerçektir. İnsan bu gerçeğin ne kadar müthiş olduğunu, bunu derinliğine düşündüğü, şu dehşet verici evrende yer alan sayısız atomu, hücreyi, canlı varlığı, cansız nesneyi, bütün bunları göze­timi ve denetimi altında tutan ve bütün bu varlıkların Allah’ın tedbirine dayalı olarak ayakta durma gerçeğini, evet bu gerçeği insan ancak kendi dar kapasiteli hayalinde canlandırdığında ne kadar müthiş olduğunu anlayabilir. Bu, insan idrakinin tasavvur edemeyeceği bir iştir. Tasavvur edebildiği kadarı -ki o da çok azdır- ise başları döndürecek, akılları hayrete düşürecek ve kalp­leri huzurla dolduracak kadar müthiştir.

***

Mülk Allah’ındır demek o mülkte söz sahibi Allah’tır demektir. Eğer mülk olarak biz kendimiz ve sahip ol­duğumuz her şeyin Allah’a ait olduğuna iman ediyorsak o zaman kendimiz ve sahip olduğumuz şeyler konusunda söz sahibinin Allah olduğuna iman etmek zorundayız. Yani elim benim değil Allah’ınsa, ben onu sahibinin razı olmadığı yerde kullanmamalıyım. Midem benim değil Allah’ınsa, mülkün sahibi Allah’sa, o konuda söz sahibi ben değil Allah’sa, o zaman ben bu mideme sahibinin razı olmadığı lokmayı indirmemeliyim. Çocuklarım benim değil Allah’ınsa, onlara koyacağım isimden tutun da, onlara vereceğim günlük eğitime, kılık kıyafetlerine varıncaya kadar onların sahibi olan Allah’a sormak zorundayım. Hanımım benim değil Allah’ınsa, onunla ilişkilerim konusunda söz sahibi ben değil de onun gerçek sahibi Allah’sa ona kendi keyfime göre değil, Allah’ın istediği biçimde davranmak zorundayım. Malım benim değil Allah’ınsa, onu kazanacağım ve harcayacağım yerleri Allah’a sormak zorundayım. Paramı onun sahibinin razı olmadığı yerlerde harcamaya kalkarsam, o zaman mülkün sahibi olarak Allah’ı değil de kendimi kabul etmiş olurum. Elimi, ayağı­mı, gözümü kulağımı, evimi, arabamı, bedenimi, aklımı, bilgimi, zamanımı ve sahip olduğum her şeyi onların gerçek sâhibinin razı olmadığı yerde kullanırsam, Allah’ı mülkün sahibi olmaktan çıkarıp kendimi mülkün sahihi kabul etmiş olurum ki, bu Al­lah’ın istediği bir iman değildir… (Ali Küçük, Besairu’l-Kur’an)

Kur ân-ı Kerim’de Cenâb-ı Hakk bize bir dua öğretiyor. Bu dua ile himmetin âli tutulması gerektiği hususuna da işaret ediliyor. Dua şudur:

“Rabbimiz, bize gözümüzü aydınlatacak eşler, zürriyetler bağışla ve bizi muttakilere imam kıl” (Furkan, 74). Yani, Allah’ım! Çocuklarımız, hanımlarımız, gözümüzü aydınlatacak hüviyette olsun. Bize öyle hayat arkadaşları ver ki, din adına bize teşviklerde bulunsun. Evlâtlarımız da, daima arkamızdan hayırlar göndersin ve onlar sebebiyle rahmet çağlayanları üzerimize doğru, çağlasın dursun! Bizi sadece muttaki olmakla da bırakma, onlara imam ve önder kıl. Bize öyle lütuflarda bulun ki, şu, İslâm’a hizmet boyunduruğunun yere konduğu dönemde ve dine hizmetin ar kabul edildiği bir zamanda, dinine hizmet ettir ve muttakîler önünde bize, imamlık pâyesi ihsan eyle!

Senin Bize Bildirdiğinden Başka Ne Bilebiliriz ki?

Kullar, Allah’ın Kendilerine Bildirdiklerinin Dışında Hiçbir Şey Bilemezler

Hiçbir yaratık, Allah’ın ilmine dair bilgiyi, Allah onu kendisine öğretmeksizin elde edemez. Yani Allah izin vermedikçe hiç kimse Allah’ın bilgisinden hiçbir bilgiye muttalî olamaz. Öyleyse insanlar ve diğer yaratıklar neyi biliyorlarsa, ne tür bir bilgiye sahiplerse, ister gayb âleminden, yani görün­meyen âlemlerden, isterse şehâdet âleminden, yani şu görünen âlemlerden, ister Allah’ın zâtına, ya da sıfatlarına dair, ya da bu kâinatın kanunlarından neyi bilebilmişlerse, bu ancak Allah’ın izni ve bildirmesi ile olmuştur.

Evet, kullar Allah’ın kendilerine bildirdiklerinin dışında hiçbir şey bilemezler, ancak Allah’ın kendilerine öğrettiklerini bi­lebilirler: “(Rabbin) İnsana bilmediklerini öğretendir.” (Alâk, 5) Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), Hızır’ın (aleyhisselâm) ilmiyle ilgili olarak, Hz. Mûsâ (aleyhisselâm) ile birlikte gemi yolculuğu sırasındaki bir konuşmayı şöyle nakleder: “Bir serçe, denizden gagasıyla su alıp, gemiye konmuştu. Hızır (aleyhisselâm) bunu Hz. Mûsâ’ya göstererek şöyle dedi: Allah’ın ilmi yanında, benim ve senin ilmin, şu serçenin denizden eksilttiği su kadar bir şeydir.”

SONUÇ

Âyetü’l-Kürsî’nin, inanan bir kulun huzur ve mutluluğu adına ifade ettiği mesajlar:

1.Yüce Allah, evvela, koymuş olduğu kanun ve sebeplere sarılıp onlara tâbi olmamızı istiyor. Ancak sebeplere sarılıp da bir neticeye varamadığımızda “O Kayyûm’dur: Yaratmış olduğu kâinatın her an idare ve tasarrufundadır.” beyanıyla bize şunu hatırlatıyor: Bu mülkün yönetimi O’nun elindedir. Kapalı gördü­ğünüz kapıları O sizin için dilediği an açar; mümkün olmadığını gördüğünüz şeyi sizin için mümkün hale getirebilir. Sebeplerin tamamen tükendiği yerde ‘Artık her şey bitmiştir.’ gibi bir ümitsizliğe kapılmayınız. Rabbinize sığınınız, Zira O, dilediğini i yapmaya gücü yetendir.

2.“O’nu ne bir uyuklama ne de bir uyku tutar.” Cümlesiyle ise, yüce Allah mü’min kullarına şu mesajı veriyor: Huzur ve emniyet içinde olunuz, çünkü kendisine iman edip teslim oldu­ğunuz o Rabbiniz, sizinle alâkalı yapılanların hiçbirinden bir an için bile olsun, habersiz değildir. ‘Ben uyuyorken, düşmanlarım bana bir zarar verir’ diye bir endişeye girmeyin. Asla uyumayan ve sizi daima görüp gözeten olarak ben varım. Siz, kulluğunuzun gereği olan tedbirinizi alınız, ötesini bana bırakınız.

3.“Göklerde ve yerde ne varsa (hepsi) O’nundur.” cümlesiyle ise, inanan kalpte mevcut olan güven ve huzur daha da pekiştiriliyor. Yüce Allah kuluna burada âdeta şöyle diyor: Neden korkuyorsun, yarın elde edemeyeceğini zannettiğin rızıktan mı, yoksa yarın yerine getiremeyeceğinden korktuğun bir işten mi? Şunu aklından çıkarma ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Benimdir, onları dilediğime veririm, dilediğimden de geri alırım.. Sen, sana düşeni yap, sonra Bana itimat et. Zira, Ben bana inanmayanlara bile rızık veriyorum, kaldı ki, sen Bana itaat ediyorsun ve Bana inanıyorsun.

4.“İzni olmadan huzurunda şefaat etmek kimin haddine?” beyanı ise, Allah (celle celâluh), huzurunda, Kendisine rağmen kimsenin kimseye bir müdahalesinin olmayacağını hatırlatarak şöyle der: Ne kadar güç sahibi olurlarsa olsunlar, bu dünyada kimseden korkma. Bana rağmen kimsenin sana zarar vermesi mümkün değildir. Eğer bir acı ve zorlukla yüz yüze kalmışsan, bil­miş ol ki, bu Benim seninle alâkalı olan bir takdirimdir. O halde, sen yalnızca kendi vazifeni düşün ve ötesi için endişelenme.

5.Cenâb-ı Hak “(Yarattığı kullarının) önünde arkasında ne var, hepsini bilir.” ifadesiyle ise, mü’min kullarına şöyle der: Neler olduğunu ve senin için insanların neler planlandığını bilmediğimi sakın sanmayasın. Ben onların gizli-açık her şeyle­rini biliyorum. Haberdar olmayacağım bir şey olur diye korkun olmasın. Durum böyle olunca, sen artık ey kulum, neden korku­yorsun?

Videolar:

*(Bizi Seven Var 123. Video “Allah’ın İsimleri-34 El-Azim-Feyyaz Tv 13 Dk” 10.Sınıf 22.Ders)

*(Bizi Seven Var 123. Video “El Azim- Esma-ül Hüsna TRT 8 Dk” 10.Sınıf 22.Ders)

*(Bizi Seven Var 123. Video “Lâ İlâhe İllallah Kelimesindeki Sırlar-Uğur Akkafa 21 Dk” 10.Sınıf 22.Ders)