İKİ MAHLÛK
Bir gezegende yaşayan iki mahlûku yakalamışlar, gözlerini bağlamışlar, bir helikoptere bindirmişler. Helikopter havalanmış, uzun müddet yol almış, vadileri aşmış, ova ve dağlardan geçmiş, sonunda etrafı deniz ile çevrili bağ ve bahçe ile donatılmış, gül ve çiçeklerle süslenmiş, cennet misal bir tepeye yaklaşmış, inmek için alçalmaya başlamış. Tepeye yaklaşınca tepenin tam ortasında muhteşem ve mükemmel bir saray kendini göstermiş. Helikopter saray bahçesine iniş yapmış.
Helikopterin kapısını açmışlar. Bu iki mahlûku sarayın bahçesine indirmişler.
Önce birinci mahlûkun gözlerini açmışlar. Gözleri açılır açılmaz, bu yaratık sağına, soluna hiç bakmamış, etrafını hiç temaşa etmemiş. ‘Nereye geldim? Nereye getirildim? Burada İşim ne?’ diye hiç düşünmemiş; aklı olduğu halde hiç merak etmemiş, hiç sormamış, hiç araştırmamış..
Karşısında yeşil yeşil, taze taze otlar varmış. Türlü türlü renkte çiçekler, bağlar, bahçeler, güzel meyve ağaçları varmış. Bostanlar, yenilecek pek çok sebzeler varmış..
Bunları görünce, hiç düşünmeden; kimindir, kime aittir diye hiç sormadan, hiç tetkik etmeden hemen onlara doğru koşmuş, başlamış onları kıtır kıtır yemeye, gününü gün etmeye.
İzleyenler bu mahluka bir isim vermişler.. Ona “……………….”demişler…
***
Sonra ikinci mahlûkun gözlerini açmışlar. Gözleri açılınca bu mahlûk hemen etrafını incelemeye başlamış. İbretle bakmış, dikkat ve hikmetle süzmüş..
“Bu saray kimin? Beni buraya niçin getirdiler?” diye ciddi ciddi düşünmeye, etrafı teftiş etmeye başlamış. Onun bu araştırma, soruşturma ve tetkikinden memnun olan izleyenler:
-“Niçin yeşilliklere, sebze ve meyvelere koşmadın? Niçin zevk-ü sefaya meyletmedin? Hemen gelir gelmez etrafı tetkik etmeye, araştırmaya başladın?” diye sormuşlar.
Hikmetle cevap vermiş:
–“Düşünmek benim karakterim, temel özelliğim.. Çünkü ben düşündüğüm zaman benim.. Düşünceyi terk edersem, dünyam kararır, alemim söner.. Düşünceyi terk edersem, otların dünyasına inmiş olurum. Düşünceyi terk edersem sadece işkembeme hizmet etmiş olurum. Düşünmeyi terk edersem sadece yiyip içen bir pislik çuvalına dönerim.” demiş.
Ona sormuşlar:
-“Senin düşüncelerindeki metodun, tarz ve telakkin nedir?”
O da cevap vermiş:
“Ben düşünürken, etrafımı ve mevcudatı tetkik ederken fiilden faile, eserden müessire, sanattan sanatkâra bakarım. “Ne güzeldir!” demem.. “Ne güzel yapılmıştır!” derim. Tabloyu temaşa ederim, bu temaşanın arkasında ressamı görürüm. Mektubu okur, mesajı alırım; elfaza değil, manaya nazar ederim; mektubun arkasında kâtibi görürüm. Sanatı görüp de sanatkârı görmemeyi, düşünmemeyi, tanımamayı fikrî bir gaflet, kör bir cehalet ve bir idrak fukaralığı olarak değerlendiririm.” demiş.
İzleyenler bu mahlûkun tarz ve telakkisini, bakış ufkundaki derinliği, beyanlarındaki letafet ve zerafeti, lisanındaki hikmet ve güzelliği, hüsn-ü nazar ve yüksek fikrini takdir etmişler, ona bir isim vermişler: “…………………” demişler.
Kim bu iki mahlûk? Aynı nev, aynı cins mi; yoksa farklı mı bu iki mahluk..!
Farklı ise, problem yok.. Aynı ise, o zaman problem çoook..!
Yoksa bir madalyonun iki ayrı yüzü mü bu farklılık? Ne dersiniz? Cevap verin lütfen…
Bu hikâyenin sonunu merak ediyor musunuz?
Siz bu iki mahlûkun aynı cins olup olmadığını merak ede durun..
Biz de size onların akıbetinden haber verelim.
O gezegenin ve o iki mahlûkun sahip ve maliki, birinci mahlûku ahıra bağlamış; ikinci mahluku ise, baki saraylarına sultan kılmış.. Birincisi cehennem gibi bir zindana yuvarlanmış. O muhteşem sarayın ve o müzeyyen bahçenin sahip ve malikini hiç düşünmeyen o kafasızın kafasından aklı sökülüp alınmış, siması tebdil edilmiş..
İkincisi ise, cennet asa bir mekana mazhar olmuş.. O da ebediyeti tatmış, bekayı soluklamış.. (Niçin Yaratıldı Şu İnsan-Prf. Dr. Şener Dilek-Feyza Yayınları)
Videolar:
0.1.İki Saray 1-İnsan Niçin Dünyada Misafir Ediliyor-Yolyordam 7 Dk
0.2.İki Saray 2-İnsan Niçin Dünyada Misafir Ediliyor-Yolyordam 8 Dk