Featured Video Play Icon

Bizi Seven Var 92. “Uçak” 5.Sınıf 4.Ders

UÇAK

Parktaydım. Bir bankta oturuyordum. Koyu yeşil çimenler kap­lamıştı etrafımı. Bir yanda sevimli çocuklar oynuyor, diğer yanda aileler öbek öbek oturmuş sohbet ediyorlardı. Orta yerdeki havu­zun suyu olabildiğince berraktı. Rüzgâr estikçe hafif hafif dalgalanı­yor, tatlı tatlı ürperiyordu.

İşte bu havuz gibiydi içim! Çevreye gülümseyerek bakıyor, her gördüğüm şeyden bir saadet payı çıkarıyordum kendime. Vicdanım rahattı, aklım karmakarışık fikirlerden azadeydi ve insanları sevi­yordum!

Baktım, oyun yerinden bana doğru bir çocuk geliyor. Kumral saçları alnına dökülmüş, melek yüzünde hafif bir pembelik.

Geldi, yanıma oturdu. Bana baktı, gülümsedi, pırıl pırıldı inci dişleri. Bu ilik, hoş kokulu tebessüm neşemi bir kat, on kat, yüz kat daha artırdı. Ben de ona gülümsedim. Konuşmamam için bir se­bep var mıydı?

“Merhaba” dedim.

“Merhaba” dedi incecik sesiyle.

“Yoruldun mu ?”

Yine ışıklar saçtı yüzü:

“Evet, biraz…”

Cebinden bir gofret çıkardı, ikiye böldü, birini bana uzattı:

“Buyurun efendim.”

Derinden derine bir daha ürperdim.

“Teşekkür ederim, sen ye.”

“Lütfen…”

Israr ederken bir kat daha sevimliydi, kıramadım onu. Nasıl kı­rabilirdim, öyle yumuşak duygular sarmıştı ki içimi. Bir parça al­dım, karşılıklı yemeye başladık. Adını sordum. “Lâtif,” dedi.

“Ne güzel bir isim, senin gibi.”

Konuşmayı sürdürmek için sormaya devam ettim. Hiçbir suali­mi cevapsız bırakmadı. Ancak, ela gözlerinde merak vardı, niçin soruyordum bu soruları? Beni arada bir dikkatle inceliyordu. Sami­miyetim hakkında olumlu bir kanaate varmış olmalı ki, daha rahat davranmaya, daha candan konuşmaya başladı.

“Tatil başladı mı?” dedim.

“Evet.”

“Yazı nerde geçireceksin .”

“Köye gideceğim, teyzemlere. Çok eğlenceli… Siz hiç köyde yaşadınız mı amca?”

“Evet,” dedim.

“Eh, öyleyse bilirsiniz köy hayatını.” Onu konuşturmak istiyordum:

“Köyde pek az yaşadım, fazla bilgim yok.”

“Bak anlatayım öyleyse…”

Gözleri parlıyordu, bu konunun açılmasına sevinmişti.

“Teyzemin bir oğlu var, Orhan. Yaşıtız onunla. Ah amca, bir tanısan onu! Ne arkadaştır! Çok severim kendisini. Geçen yaz da gitmiştim köye. Ne oyunlar oynadık, nereleri gezdik bir bilsen! Ku­zu otlatmaya giderdik arkadaşlarla. Yemyeşil çimenler kaplamıştır köyün çevresini. Yüce dağlar var. Dağların eteklerinde diz boyu ot. Burcu burcu kokar her taraf. Kuzular da var… Geceleri yağmur yağar bazen. Sabah erkenden kalkıp da dağları seyredeceksin o za­man. Hafif bir buğu yükselir göğe doğru. Sonra yavaş yavaş ısınır dağlar, tepeler… Ağaçlarda kuşlar öter…”

Dalmış gitmişti konuşurken. Eminim baktığını yeterince görmü­yordu. Devam etti:

“Topumu da götürmüştüm. Sabahın serin vaktinde kuzuları ot­latır, sıcaklar bastırınca ağaçların gölgesine getirirdik. Azığımızdakileri iştahla yedikten sonra başlardık oyuna. Ne günlerdi… Öyle de özledim ki Orhan’ı.”

Anlatırken coşmuştu Lâtif, hülyalar, arzular, özlemler dolmuştu gözlerine.

Başka bir konu açmak isteği uyandı bende:

“Sana bir bilmece soracağım, Lâtif.”

Şaşırdı, ama hemen toparladı kendini:

“Zor mu?”

“Ona sen karar vereceksin.”

Gülümsedi:

“Sorun öyleyse, sizi dinliyorum.”

“Gazete okur musun?”

“Bazen…”

Peki. Şimdi hayalimizi kullanalım. Önümüzde bir gazete var. İlk sayfada iri harflerle yazılmış bir haber okuyoruz. Yeni tip bir uçak yapıldığından söz ediyor bu haber. Sonra da bu uçağın özel­liklerini sıralıyor.” Dikkatle dinliyordu.

“Bu uçak çok küçükmüş, tırnak kadar bir şey.”

“Çok garip!”

“Öyle. Bir başka özelliği, yakıtını kendisi temin ediyor.”

“Enteresan!”

“Sonra, pilotu yok bu uçağın.”

“Nasıl uçuyor öyleyse?”

‘‘Pilotsuz uçuyor… Ayrıca, hava alanı da istemiyor bu uçak,”

“Nereye konuyor?”

“Her yere. İnsanın başına bile.”

Gözleri parladı, bir şey söyleyecek sandım. Hayır, sözümü bitir­memi bekleyecekti anlaşılan. “Başka?”

“Bu uçak, her sene kendisi gibi binlerce uçak üretiyor.”

“Hayret! Bir fabrika gibi desenize!”

“Aynen öyle. Daha başka hünerleri de var bu uçağın, ama hep­sini anlatmıyorum. Bu haberi gazetede okumuş olsaydın ne düşü­nürdün?”

“Bunun harika bir uçak olduğunu…”

“Biri çıkıp da bu harika uçağın ustasını inkâr etse ne derdin?”

“Aptallık etme, derdim herhalde.”

“Onu yapana karşı nasıl bir duygu olurdu içinde?” Düşündü,

“Hayranlık,” dedi. Birdenbire,

“Sen böyle bir uçak gördün mü?” diye sordum. Şaşkın şaşkın yüzüme baktı:

“Şaka mı bu?”

“Çok ciddiyim. Hiç görmedin mi?” İhtiyatlı davrandı:

“Peki, siz gördünüz mü?”

“Elbette.”

“Nerede ?”

“Her yerde.” Gözleri merakla doluydu:

“Ne diyorsunuz! Her yerde ha… Ama bu nasıl olur?!”

“Pisti yok. Yakıtını kendisi buluyor. Her sene binlerce yumurta üretiyor, bunlardan da sinekler çıkıyor.”

“Aman Allah’ım! Çok ilginç!”

“Pekala Lâtif,” dedim, “bu uçağın ustasını da söyleyebilir misin bana?”

Bu sefer fazla düşünmedi:

“Allah!”

“Tamam,” dedim, “artık daha başka bir gözle bakarsın çevrene.”

“Bakacağım,” dedi kararlı bir sesle.

Bir süre daha konuştuk. İşte, aramızdaki yaş farkına rağmen, dostluğumuz böyle başladı Lâtif ile.

Videolar:

*(Bizi Seven Var 92. Video “Allah’ın Sineğe Gizlediği Akılalmaz Olay-Mehmet Yıldız 1 Dk” 5.Sınıf 4.Ders)

*(Bizi Seven Var 92. Video “Sinekteki Mucize-Mehmet Yıldız 3 Dk” 5.Sınıf 4.Ders)

*(Bizi Seven Var 92. Video “Hava Akrobatı ve Bir Doğa Harikası Karasinek-Kenan Kesmez 5 Dk” 5.Sınıf 4.Ders)

*(Bizi Seven Var 92. Video “Yumurta Mucizesi-Feyyaz Tv 4 Dk” 5.Sınıf 4.Ders)

*(Bizi Seven Var 92. Video “Yunusların Yaratılışındaki Mükemmellik-Feyyaz Tv 7 Dk” 5.Sınıf 4.Ders)