Featured Video Play Icon

Bizi Seven Var 80. “Hüve Nüktesi’nde Anlatılanların Bir Müdafaa Vesilesi Olması-Her Varlığın Kendine Has Görmesi Vardır” 9.Sınıf 19.Ders

 “HÜVE NÜKTESİ”NDE ANLATILANLAR ÇOK DEFA BENİM İÇİN BİR MÜDAFAA VESİLESİ OLMUŞTUR:

İzmir İmam Hatibin orta kısmında öğrenci iken Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinde okuyan dayımı sonradan laborant okulu olan yurtlarında ziyarete giderdim, bazen üniversiteli arkadaşları İmam Hatipli olduğum için dalga geçercesine sorular sorarlardı. Yine bir seferinde ziraatçi birisi Allah’ı inkâr edip her şeyi tabiatın yarattığını söyledi. Çok canım sıkılmıştı. Hüve Nüktesi’nden hareketle:

“Ben şimdi Afrika’da veya insan ayağı değmemiş bir ormanda yeni bir bitki keşfetmiş olsam. Tohumlarını getirip, Ziraat Fakültesinin bütün profesörlerini çağırarak: ‘Bu tohumun fidanı nasıl olur? Kaç metre büyür? Çiçeklerinin kokusu ve rengi nedir? Meyvesinin tadı nasıldır?’ gibi sorular sorsam, sırf tohuma bakarak hiç bilmedikleri bir bitki hakkında bilgi verebilir mi?” dedim.

“Elbette veremezler.” dedi.

“Peki bu tohumu toprağa atıyoruz, bir müddet sonra fidan olup büyümeye başlıyor ve çiçekleri ve meyveleri aslına uygun renk, şekil, koku ve tadlar ile meydana geliyor. Bu toprak sizin profesörlerinizden daha mı bilgili, daha mı zeki, daha mı becerikli?” dedim.

Susup kaldı… Ben ortaokullu idim, o üniversiteliydi… Onu susturan ben değildim; Kur’ân tefsiri olan “Hüve Nüktesi” idi…

***

Artık Yüksek İslâm Enstitüsünde öğrenciydim. Bir üniversiteli, birilerinin kalbine attığı bir şüpheyi şöyle seslendirdi:

“Bir maça gidiyoruz, her ağızdan bir söz çıkıyor. Kimin ne dediğini anlamak mümkün değil… Peki bir anda dünyada milyonlarca insan, Allah’a dua edip ayrı ayrı isteklerde bulunuyor. Bütün bunlar hiç karıştırılmadan nasıl anlaşılır ve ayrı ayrı cevabı verilebilir?”

Yine “Hüve Nüktesi”ne dayanarak,

“Nokta kadar bir beyaz kâğıda ayrı ayrı renkte bile olsa on nokta koysak karışıyor. Halbuki noktadan daha küçük her bir hava zerresine radyo-televizyon vasıtasıyla binlerce kelime ve görüntü yükleniyor. Hiç karıştırmadan hepsini de nakledebiliyor. Yani sanki her bir hava zerresinin trilyonlarca kulağı ve ağzı var, gelenleri dinleyip anlayıp alıyor ve hiç bozmadan başka zerrelere aynen aktarıyor. Ayrı ayrı istikametlerden gelen ses dalgaları hiç karıştırılmıyor. Bunun dışında da hava zerrelerinin yüzlerce vazife ve hizmetleri var. Bunları da hiç karıştırmadan ve aksatmadan yerine getiriyor. Şimdi Allah’ın yarattığı bir hava zerresi hiç karıştırmadan ve âcizlik göstermeden bunları yapıyorsa, onu Yaratan Allah için bir zorluk olabilir mi?” dedim…

***

Artık mezun idim. Bir doktor arkadaşımız İran uyruklu bir Bahaî doktor ile görüşüyormuş, beni de onun yanına giderken davet etti. Gittik. Bahâîliğin İslamiyet’ten sonra yeni ve son din olduğunu iddia ediyordu. Önce Âyet ve Hadislerle böyle bir şeyin olamayacağını söyledim, ama o hâlâ inat ediyordu. Ben de bana sorulan maçta bağıranlarla ilgili soruyu ona sordum.

“Madem yeni dininiz varmış, yeni gençler böyle bir soru soruyor?” dedim. Bir cevap veremedi. Arkadan şeytanla ilgili olarak,

“Yaratılışı insan için zararlı görünüyor, Cenâb-ı Hak merhametlidir, insanları cehenneme atacak bu şeytanı niçin yaratmıştır?” dedim,

“Şeytan yoktur.” dedi.

“Bütün semavi kitaplar var, diyor. Sen hem Tevrat’a, İncil’e ve Kur’ân’a da inandığını söylüyorsun hem de onlardaki bir gerçeği inkâr ediyorsun.” dedim.

“Şeytan yoktur ama onun yerine nefis vardır.” dedi.

“Peki öyle nefsi niçin yaratmış?” dedim.

Kızdı ve bağırmaya başladı…

Ben de “Bütün bunların cevapları Kur’ân tefsiri Risale-i Nurlarda bilhassa Mektubat’ın 12. Mektubunun 2. Sualinde ve Lemalar’ın 13. Lemasında var. Sizin iddia ettiğiniz yeni bir dine ne gerek var. Kur’ân ve İslamiyet kıyamete kadar bâkidir.” dedim.

O da arkadaşın yakasını bıraktı. Bir daha kanca atmaya kalkışmadı… (Latif Nükteler ve Nur Âleminin Bir Anahtarı Üzerine)

HER VARLIĞIN KENDİNE HAS GÖRMESİ VARDIR

  • Eğer Allah rüzgâra gözsüz bir görüş vermeseydi, Ad Kavmi’nin inananları ile inanmayanlarını nasıl ayırdedebilirdi?
  • İnananı inanmayandan, düşmandan nasıl ayırdedebilirdi; şarabı kabından nasıl farkederdi?
  • Nemrud’un yaktığı ateşin kendisine göre gözü olmasaydı, İbrahim (a. s.)’ı; “Hoş geldin!” diye ağırlar mıydı, onu yakmamak için teklifte bulunur muydu?
  • Nil nehrinde o İlâhî nûr, o göz olmasaydı, o görüş bulunmasaydı, Kıbtî ile Sıptî’yi hiç seçebilir miydi?
  • Dağların taşların görür gözleri, işitir kulakları olmasaydı, Dâvud (a.s.) Zebûr okurken onun sesine ses verirler miydi, onunla dost olurlar mıydı?
  • Eğer şu yeryüzünün can gözü olmasaydı, Karun’u nasıl sömürüp yutardı?
  • Eğer Hannâne direğinin gönül gözü olmasaydı, o eşsiz peygamberin ayrılığını nasıl görür, inlerdi; nasıl ağlardı?
  • Kırık taşların, çakılların gözleri olmasaydı, avuç içinde dile gelip Efendimiz’in peygamberliğine nasıl tanıklık ederlerdi?
  • Ey akıl; kanatlarını aç da, “Yeryüzü ağır bir depremle sarsılınca…” sûresini oku!
  • Yeryüzü, kıyâmet gününde iyiliğe ve kötülüğe dair tanıklık edecektir! Görmeseydi, görmediği şeylere nasıl şahitlik edebilirdi?
  • Yeryüzü, kıyâmet gününde hâlini, haberlerini ve sırlarını bize söyleyecek; onda kendine has bir görüş bulunmasaydı, bunları nasıl yapabilirdi? (Mesnevi Tercümesi 4.Cilt-Hz. Mevlana-Şefik Can-Ötüken Yayınları)

Videolar:

*(Bizi Seven Var 80. Video “Hava Zerrelerindeki Mucize-Kâinatta Hiçbir Şey Tesadüfün Eseri Olamaz!-Kör ve Sağır Materyalizm!-Mesut Uysal Videoları 10 Dk” 9.Sınıf 19.Ders)

*(Bizi Seven Var 80. Video “Suyun Molekül Yapısı-Su Büyük Gizem 4 Dk” 9.Sınıf 19.Ders)