3.KÂİNATTAKİ ŞUURSUZ VARLIKLARDA GÖRÜLEN ŞUURLU İŞLEYİŞ
Bütün HAYVANLARIN, BİTKİLERİN, İNSAN VÜCUDUNUN ve UZAY ÂLEMİNİN özellikleri, yapıları ve sergiledikleri şuurlu tavırları ele alalım.
BİTKİLERDEKİ ŞUURLU İŞLEYİŞ
Küçük bir çekirdek içinde harika bir programı ihtiva etmektedir. Bu çekirdek gerekli ortamı bulduğunda açılır, büyür ve dev bir ağaç olur, meyveler verir. Bütün ağaçlar aynı yapıya sahip olmalarına rağmen, topraktan ve sudan aynı gıdaları almalarına rağmen, farklı farklı meyveler verirler. Birisi ceviz, diğeri kestane, başka birisi elma, şeftali, üzüm v.b. Hepsi birbirine zıt görünümde ve farklı lezzetlerdir. Bu farklılık nereden kaynaklanmaktadır? Bütün marifeti bir tohumda veya kuru bir ağaçta mı aramak lazım? Bütün bunları yaratan, bu programı onların çekirdeklerine yerleştiren kimdir? Bir ağacın kökü büyük bir kayayı çatlatır, o sert kayanın arasından narin köklerin dalları kolaylıkla geçer. Bu kuvvetin kaynağı nedir, on bu gücü bahşeden kimdir?
YAPRAK SAYFASI
Kâinat Kitabını Okuyabilme
Elinde bir yaprak vardı. Onu uzun uzadıya süzdükten sonra, esefle, “Yazık!” dedi.
“Niye yazık?”
“Okuma yazma bilmiyoruz da ondan.”
Şaşırdım. Okuma yazma bilmek ne kelime, iyi bir tahsil yapmıştı kendisi. Kitap elinden düşmezdi.
“Biliyorsun ya!” dedim şaşkınlıkla.
Gülümsedi belli belirsiz.
“Asıl okuyuştan söz ediyorum. Sen hiç ağaç kitabını ya da yaprak sayfasını okudun mu mesela?”
“Hayır! Bu da ne demek şimdi? Yaprak bu, nesini okuyacaksın!”
“Okumadın, çünkü okuma bilmiyorsun. Bak, bu bir yaprak. Bir bakıma da sayfa. Çünkü bunda da yazılar yazılı, bunda da kelimeler, cümleler var. Bu da kâtibini, yazıcısını, sanatkârını bildiriyor. Çünkü o yazıcı kendini bu yaprakla da bize tanıtıyor. Bir mektup gibi göndermiş bize. Nasıl, bir mektup yazarını gösterir, bildirir, tanıtır, öyle de her bir yaprak kendi ustasını anlatıyor, tanıtıyor, sevdiriyor. Şimdi ben bu dili, bu okuma biçimini öğrenmeye çalışıyorum.”
“Ne dili bu?”
“İman dili. Bu dili bize Kuran öğretiyor.”
“Nasıl yani?”
“Evrendeki varlıklar için ayet tabirini kullanıyor. Bakın, görün, düşünün, ibret alın diyor. Kuran gibi kâinat da bir kitap, onun da sureleri, ayetleri, kelimeleri var.”
“İlk inen ayetteki ‘Oku!’ emri bunu da kapsıyor mu?”
“Elbette! İki kitap var önümüzde. Biri kelam sıfatından, öbürü kudret sıfatından geliyor. Bunlar birbirini tefsir ediyor.”
Bu açıklamaları dinledikten sonra yerden bir yaprak da ben aldım, birlikte okumaya başladık!
DOSTLARIMIZ AĞAÇLAR
Firuz isminde fakir bir adam on-on beş bin kuruş kadar bir mirasa konmuş. O hengâmede birçok vakitten beri satılığa çıkarılmış ve fakat etrafında bulunan bataklık sebebiyle havası ağır olduğundan hiç talibi çıkmamış bir büyük ev bulmuş. Bu evin bulunduğu taraflarda kalabalık da yokmuş, o civarda evleri olan bazı fakirler ise sıtmadan asla kurtulamazlarmış. Firuz, kimsenin almak istemediği o büyük evi ucuz fiyata satın almış. Birçok adam zikredilen evi satın almasını Firuz’un deliliğine yormuşlar, kendisiyle de: “Bu evi satın aldın ama sakın gidip içinde oturma.” yollu alay ettikleri vakit Firuz da cevap olarak: “Sizin nenize lazım, ben istediğim gibi yaparım.” dermiş.
Firuz eve taşınmış; birtakım ağaç fidanları satın almış; yeni evinin etrafına diktirmiş. Firuz yeni evine taşındığı vakit birkaç sene geçtiği hâlde daha sıtma yüzü görmemiş. Diktiği ağaçlar büyümüş. Evi, etrafında bulunan ağaçları ile birlikte memlekette bulunan evlerin en güzellerinden biri olmuş. O kadar güzel olmuş ki bir gün Firuz’un evi satın aldığı vakit kendisiyle eğlenenlerden biri olan Baba Coşkun kendisine:
“Ettiğin tedbirsizlikle beraber ne kadar bahtın varmış, biliyor musun? Firuz” dediğinde Firuz şöyle cevap vermiş:
“Ben hiç tedbirsizlik etmedim, Baba Coşkun, bu araziyi satın aldığım ve bundan dolayı benimle eğlendiklerini, -nitekim birincileri sendin- gördüğüm vakit yaptığım işi ben pekâlâ biliyordum. Gerçi memleketin bu cihetinin havası etrafta bulunan bataklıklardan karbonik asit denilen fena bir gaz çıktığından pek ağırdır. Ben ise bu karbonik asidi yok edecek usulü biliyordum; yani nebatatın o fena gazı yuttuklarını bir iyi kitapta okumuştum.
“Adam sen de Firuz, hiç nebatat öyle şeyler yutar mı? Amma yaptın ha!”
“Yutar Baba Coşkun yutar, o kadar yutar ki karbonik asitte bulunan asit karbonu yok ederek teneffüse fevkalade yarayan oksijeni bırakır. İşte bunun için evimin etrafına diktiğim ağaçların sıhhatime faydası oldu, onların binlerce olan küçük yaprakları fena havayı mahvetti. Görürsünüz ya? Dostlarım ağaçlar evimi sıtmadan koruduğu gibi memleketin de havasını bir derece daha hafiflettirdi. Onlar büyüdükçe etrafında da hastalık azalmaya başladı.”
Ben iki sebeple memnunum Baba Coşkun:
“Evvela faydalı bir iş gördüm; ikinci olarak evimin civarında ikamet eden, daima sıtmadan sararıp solan zavallı adamlara da hizmet ettim.”
Sıtma: Sulak yerlerde ve bataklıklarda yaşayan sivrisineklerin ısırmasıyla insana bulaşan, değişik aralıklarla tekrarlanan ateş nöbetleriyle kendini gösteren, dalak, karaciğer büyümesinin yanı sıra kansızlığa sebep olan, tedavi edilmezse ölüme yol açabilen mikrobik hastalık. (Okuma Hazinesi-Hazine-i Kıraat-Ali Nazima-Büyüyen Ay Yayınları)
Videolar:
*(Bizi Seven Var 85. Video “Tohum Mucizesi-Feyyaz Tv 7 Dk” 5.Sınıf 3.Ders)
*(Bizi Seven Var 85. Video “Tohum Mucizesi 5 Dk” 5.Sınıf 3.Ders)
*(Bizi Seven Var 85. Video “Ağaçlar Hakkında Bilmediklerimiz-Kenan Kesmez 3 Dk” 5.Sınıf 3.Ders)
*(Bizi Seven Var 85. Video “Ağaçların Köklerindeki Akıl Almaz Faaliyet-Feyyaz Tv 2 Dk” 5.Sınıf 3.Ders)
