ALLAH’IN ZATINI DEĞİL, ESERLERİNİ TEFEKKÜR EDİN
Abdullah bin Abbas’ın anlattığına göre, bir cemaat oturmuş, Allah Teâlâ’nın zâtı üzerinde tefekküre başlamıştı. Bunu duyan Resûl-i Ekrem Efendimiz onlara:
-“Allah’ın yaratıkları üzerinde düşünün, zâtı üzerinde düşünmeyin. Zira, siz O’nun mahiyetini anlamağa güç yetiremezsiniz” buyurdu.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, yine bir gün ashâbının bir toplantısına gitmişti. Onları düşünür vaziyette buldu. Kendilerine niçin konuşmadıklarını sorunca, onlar da “Allah Teâlâ’nın yaratıkları üzerinde düşünüyoruz” cevabını verdiler. Resûl-i Ekrem bunun üzerine:
-“İşte böyle Allah’ın zâtı hakkında değil, yaratıkları üzerinde düşünün” emrettiler.
Sebepler, O’nun icraat ve idaresinde yardımcı değil, sadece izzet ve haşmetini gösteren birer perdedirler. Hakikî te’sir, O’nun kudretindendir.
Allah insana aklı vermiş, tefekkürle varlığını, birliğini kavramamızı emretmiştir. Bu sebeple Allah’ın varlığı batın, yani gizli olmakla beraber; varlığının işaretleri, tecellileri, delilleri zahirdir, aşikârdır. Yeter ki insan tefekkür yoluyla aklını kullansın. (Esmaü’l Hüsna Ve Hayatımıza Yansımaları-Mehmet Dikmen-Cihan Yayınları)
EBU HANİFE’DEN ALLAH’IN (C.C) VARLIĞINA BİRLİĞİNE DAİR HARİKA CEVAPLAR
İmam-ı Azam Ebu Hanife, Hanefi mezhebinin kurucusudur. Deha bir insandır. O’nun döneminde de Allah’ı, peygamberi inkâr eden insanlar olmuştur. Aslında insanlığın tarihi hep bu mücadele ile geçmiştir.
“Tariki Müstakim” isimli kitapta büyük imamın Allah’ı inkâr eden bazı insanların sorduğu sorulara verdiği cevaplar şöyledir:
-Allah hangi senede doğdu?
-Kur’an’da “lem yelid velem yuled” buyuruluyor, yani O, ne doğmuş ne de doğurulmuştur.
-Peki, hangi sene var oldu?
-O, zamandan önce vardı, hiç bir şey onun varlığına sebep olmamıştır.
-Misalle anlat bunu.
-Üçten önce iki var. İkiden önce de bir. Birden önce sayı yok. (çünkü sıfır sayı değildir). Sayı olan birden önce hiçbir şey olmadığı gibi, gerçek manada bir olan Allah’tan önce, O’nu yaratacak bir şey yoktu.
-Allah hangi cihete bakıyor?
-Karanlık bir yerde bir fener olsa nereye bakar? Her tarafa bakar değil mi? Yerlerin ve göklerin nuru olan Allah da, öyle her tarafa..
-Peki, cennete girmek için başlangıç var da niçin son yok, cennet nasıl ebedî oluyor. Her başlangıcın bir sonu olmaz mı?
-Bazen olmayabilir. Nitekim sayıların başlangıcı vardır, fakat nihayeti yoktur. Bu noktada biraz durmak istiyorum. Ben, matematikçi olup da, sonsuz, mefhumunu, sayıların sonuncusunu merak etmeyen, düşünmeyen, sıfırın ne olduğu üzerinde kafa yormayan bir kişiyi papağandan farklı görmüyorum. Maddenin ötesini, ruhun varlığını düşünmeyen fizik veya psikoloji mensupları da aynı sınıfa dâhildir.
Üç kişi, İmam-ı Azam’ın bu cevapları karşısında son olarak birer sual sordular. Bu üç suale imamların en büyüğü harika bir cevap verdi. Suallerden biri şuydu:
–“Bize Allah’ı göster.“
İmam-ı Azam, yerden bir avuç toprak aldı, bu üç kişinin suratına serpti. Bu hareketi kadıya şikâyet ettiler, İmam-ı Azam ise; “Ben bu soruya bu tek; hareketimle cevap verdim.” dedi. “Bir avuç toprak attığımda, soruyu soranın toprakla gözü ağrıdı. Ama ağrıyı göremedi. Ona Allah’ı gözle görmenin imkânsız olduğunu, daha ağrıyı göremezken Allah’ı görmeye kalkmaması gerektiğini anlatmış oldum.”
Videolar:
*(Bizi Seven Var 28. Video “Allah’ı Kim Yarattı-Süleyman Tahir 2 Dk” 7.Sınıf 5.Ders)
*(Bizi Seven Var 28. Video “Allah Kâinatı Yaratmadan Önce Neredeydi Ne yapıyordu-Wısdom 5 Dk” 7.Sınıf 5.Ders)
